Paris, Seks, Uyku

Okuldan dondugumde, karnim ac degildi. Ben de her zamandan farkli olarak, uzerimi degistirdim ve bilgisayarin basina oturdum. Ertesi gun bir sinavim vardi ama kimin umurundaydi ki? Aslinda birilerinin umurunda olmaliydi. Birileri “birseyler” yaparken, otekilerinin “birseyler” yapmiyor olusu, otekilerinin sorunu olmaliydi tabii eger yeterli sorumluluk duygusuna sahiplerse. Dusuncelerimi bir cirpida sildim kafamdan ve maillerimi kontrol etmek uzere servis saglayicilarina dogru saldirdim. Ilk ikisi ivir zivir seylerle doluydu, sildim. Okumaya gerek bile duymadan hem de. Ucuncude tanimadigim birinden gelen ama konusu ilgimi ceken bir mail vardi. “Neden sen de gelmeyesin ki?” diyordu bana o kisacik satirda. Usenmedim bu kez okumaya ve actim. Ayni satir mailin kendisini de olusturmak uzere muhtemelen konu kisimindan kopyalanmisti lakin altta bir de IM adresi mevcuttu hem de benim kullandigimdan. Tereddut etmeden, ulasmak icin arattim verdigi adresi. Zira gizem, her zaman basarili bir silah olmustur uzerimde. Bir yandan da veriler elde etmeye calisiyordum maili gonderenin kim oldugu hakkinda cesitli yerlerde aramalar yaparak. Buldugumda adresi, kendisi de -benim tahminlerime gore- gorusmek uzere orada bekliyordu. Kim oldugunu sordumgumda -tahmin ettigim gibi- yanit alamadim. Oylesine biriydi o. Hayatlara giren ve cikan. Aslinda ozenebilirdim de. Ben de onun gibi olmak isteyebilirdim. Oyle biri degildim sanirim ki ozenebilecegim seyin aslinda ne kadar istesem de ozenmek icin aklima gelmeyecegini idrak ettim. 

Konusmaya basladik. Ortak noktamiz oldugunu zannetmiyorum -uzerinden haftalar gecmesine ragmen- hala. Dedim ya oylesine biri, oylesine bir kimlik, bir tas. Yolda rastlanilan cinsten, tekme atilip devam edilen cinsten. Tas evet, konusmuyordu da cunku. Belli sorulari sorup cevaplari dinliyordu sadece. Benim ona soru sormaya hakkim yoktu. Sartlarini kabul etmistim cunku sonunda merakimi giderebilecegini soylemisti. Uysal olmusumdur her zaman. “Nereye gelmem gerekiyor?” diye sordum. “Anlamadim.” dedi. Mail diye animsattim, neden sen de katilmiyorsun yaziyordu da. Hatirladigini belirtti. Merakla bekliyordum ama devam alamiyordum. Hatirlamisti ama devami neden gelmiyordu. Bekledim. Bekledi. Bekledik ama birlikte degil. “Biz” degildik ki biz onunla. Sonunda devam etti. Evine cagiriyordu beni. Tanimadigim bir ev. Korktum ilk basta. Cekindim. “Aha!” dedim, “Organ mafyasi sana da musallat oldu Onur.”. Sonra sacmalamaya basladigimi dusundum. Bu kadar da degildi ya. Zaten IM adresimi bulduguna gore bir sekilde -mutlaka bir sekilde- hakkimda birseyler biliyor omaliydi. Gelecegim dedim.

Eve gittigimde, masada su bardagina koyulmus saraplar duruyordu. 6 farkli su bardagi ve 3 farkli sarap. Ikimize de 3’er bardak, farkli cesit sarap. Oyun oynayacagimiz soyledi. O benim bardaklarimdan birine, ben de onun bardaklarindan birine uyku ilaci atip cozecektim ve diger iki bardagi da kopurtmek icin pipetle ufleyecektik ki fark anlasilmasin. Ikinci kural, tek bir bardak secme hakkinin olusuydu ve secimi ben yapacaktim. Ucuncusu ise, karsidakinin de, secimi yapanin icecegi sarap cesidini kendi bardaklarindan secip icmek zorunda olduguydu. Kopurtme ve cozme islemleri tamamlandi. Ortadaki bardagi sectigimde, kendisinin de ortadakini icmek zorunda kalacagindan habersiz gulumsuyordu. Bardaklarin altindan suratlarimiz gozuktugunde bir kahkaha attik ve bilgisayarin ekran koruyucusunun karsisina kol kola oturduk. İkimizin de dusunmesi gereken ekran koruyucunun icine girmek olmaliymis bana soyledigine gore. Kabul etmistim tabii. Bir sure sonra uyuyanin sadece o olmasi beni uzdu. Uyumasi halinde cebindeki zarfi alip acmam gerektigini soylemisti.

Zarfi actigimda cesitli sayilarla karsilastim bir cesit sifrelenmis yazi butunu gibiydi 3 paragraftan olusan. Kodu kirmak pek zor olmadi sadece A harfine 1 yerine 5 sayisini vermisti ve alfabeyi biraz otelemisti. Mektupta genel olarak uyumasi halinde neler yapacagim yaziyordu. Yaptigim sirayla anlatayim ben de.

Ilk olarak kendisini yatagina tasidim. Ardindan onu soydum. Uzerine polar battaniyesini orttum. Goguslerinin tam arasina, vazodaki tek orkideyi alip, kokuyu duyabilecegi sekilde yerlestirdim. Dirseklerinin ust kisimlarina, basucunda durran parfumu siktim ve bana dedigi sekilde yatagin yaninda yerde duran tulumun icine girerek uyumak icin 2’nin kuvvetlerini hesaplamaya basladim. Sanirim 2 uzeri 18’i hesaplarken uyumusum. Kalktigimda, yatakta kimse yoktu fakat iceriden muzik sesi geliyordu. Edith Piaf sevdigini dusunmemistim dedim yanina gittigimde. Muzikten rahatsiz oldum icin uyanmadigimi umuyormus. Hayir dedim, aksine, kadindan hoslandigim icin kalktim. Bunu duymanin kendisini sevindirdigini soyledi. Hala ciplakti. Sanirim havanin ilik olmasi cesaret veriyordu kendisine. “Bira getirir misin lutfen dolaptan, kendine de al ama.” dedi. Hemen dolaba yoneldim. Geldigimde oda bostu fakat muzik hala devam ediyordu. Sous le ciel de Parisdiye bagirdi ayni anda Bayan Piaf ile. Sesi yatak odasindan geliyordu. “Biralari birak simdi, gel uzan.”. “Paris’in gogune baksana, bizim yatak Paris olmus megerse.” dedi.

Boynunu optum, ardindan da o benimkini. Paris’in gogu altinda sevistik. Paris’in gogu altinda uyuduk. Okula dondum. Paris’ten cok da farkli degildi yatagim, sadece uzerimde Sonmez’in kici vardi Paris’in gogunden farkli olarak. Ranzalarda hayal kuramiyormus insanlar bunu anladim. Ertesi gun ve daha sonrasinda kendisinin IM adresini hic erisilebilir gormedim. Hayatima girmis ve cikmisti. Oylesine biri, tas gibi. Iki anlamda da. Sanki haftasonunu Fransa’da gecirmistim de ulkeme donmustum.

 

Benimle gel! Bana gel!

2 thoughts on “Paris, Seks, Uyku

  1. denemecan’ın ilk postudur bu blog açıldığından beri. sayılır. neyse neyse, denemecan’ı bir nevi benim bir kopyam olarak düşünün. evet, o ben değilim ama olsun.

    ayrıca denemecan diye nick olmaz. biraz daha yaratıcılık ya!

Leave a Reply